Dr. Mehmet Koç, Zengezur Koridoru’nun önemini, İran’ın koridorun açılmasına neden karşı olduğunu ve Türkiye’nin İran’ı sürece entegre etmek amacıyla sunduğu formülü AA Analiz için kaleme aldı.
***
İran, 2. Karabağ Savaşı’ndan sonra Güney Kafkasya’da değişen dengeleri orta ve uzun vadede jeopolitik ve jeoekonomik çıkarlarının yanı sıra ulusal güvenliğine de tehdit olarak değerlendiriyor. Buna bağlı olarak da şu ana kadar siyasi, diplomatik ve askeri birtakım refleksler geliştirdi.
İran savaşın sonucunda Karabağ’ın Azerbaycan’a geri dönüşünü resmi politika olarak olumlu karşıladı. Ancak bu savaşın sonucunda Azerbaycan ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin karasal bağlantısını sağlayacak Zengezur Koridoru’na şiddetle karşı çıkıyor. Zira Tahran bu koridorun hayata geçirilmesi durumunda ikili ilişkiler bağlamında Azerbaycan ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’yle karasal bağlantısı üzerinden sahip olduğu imtiyazı kaybedeceğinin farkında.
İran’ın jeopolitijk öneminin azalması
İran, Zengezur Koridoru’nun hayata geçirilmesiyle sadece mezkur avantajı kaybetmeyecek aynı zamanda bölgesel düzeyde jeopolitik önemi de azalacaktır. Kuzey ve kuzeybatısında bulunan Türk cumhuriyetleriyle Türkiye arasında oluşacak doğrudan karasal bağlantı; Türkiye’nin Asya ve Orta Asya ile bağlantısını da sağlayacağından İran’ın Türk dünyası nezdindeki jeopolitik önemini de oldukça zayıflatacaktır.
Ayrıca küresel düzeyde Çin’den Batı’ya uzanacak Doğu-Batı koridorunun da Zengezur Koridoru üzerinden hayata geçirilmesi durumunda İran sadece bölgesel değil küresel düzeyde de sahip olduğu jeostratejik avantajları büyük ölçüde yitirme olasılığıyla karşı karşıyadır. Bu durum, Tahran’ın 1990’lardan beri İran’ı merkeze alarak oluşturmaya çalıştığı ancak hiçbir zaman gerçekleştiremediği Doğu-Batı koridorunun da tamamen boşa çıkması anlamına geliyor. İran 1990’lardan itibaren Pakistan ve Hindistan üzerinden Çin’e doğal gaz boru hattı oluşturmaya çalıştı. Proje uzun süre gündemde de kaldı. Ancak, Pakistan ve Hindistan arasındaki olumsuz rekabet ve çatışmanın yanı sıra Çin ile Hindistan arasındaki rekabet sonucu gün geçtikçe gerçekleşme olasılığını kaybetti. Aynı projenin Batı ayağı olarak Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşma çabası da Türkiye ile uzlaşma sağlayamamasından dolayı başarısız kaldı.
Ayrıca, Türkmenistan ve Kazakistan enerji kaynaklarının Hazar Denizi altından Azerbaycan’a ve oradan Türkiye ve Avrupa pazarlarına ulaştırılmasını amaçlayan projeler gündeme geliyor. Bu projeler, İran’ı Türkmenistan gazının Azerbaycan ve Türkiye’ye ulaştırma rotasının da dışında bıraktı. Tüm bu sebepler göz önünde bulundurulduğunda Zengezur Koridoru’nun açılmasıyla Tahran’ın Türk dünyası üzerindeki etkisi önemli oranda azalacağından İran bölgede sadece ekonomik değil siyasi birtakım avantajlarını da kaybedebilir.
İran’daki Türk nüfusu
İran önemli oranda Türk nüfusa sahiptir. Tahran, Türk dünyasının entegrasyon çabalarına katkı sağlayacak mezkur jeopolitik koridorların gelecekte İran Türklerinin de bu entegrasyonun bir parçası olma yöndeki arzu ve taleplerini pekiştireceğini düşünüyor. Bu sebeple Tahran, orta ve uzun vadede toprak bütünlüğü ve milli birlik ve beraberliği konusunda da endişeleniyor. Bu bağlamda, Zengezur Koridoru’nun Türk dünyasının entegrasyonuna sağlayacağı katkıyı salt ekonomik değerlendirmeyen İranlı yetkililer bilinçaltlarındaki endişelerini istem dışı da olsa dışa vurdu. Eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif katıldığı bir programda eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan’a “Biz olmazsak iki haftada iktidarınızı kaybedersiniz.” ifadesinden yola çıkarak İran için “Biz olmazsak iki haftada Türkçe konuşursunuz.” benzetmesinde bulunmuştu.
Azerbaycan Türkleri, Türkmen Türkleri ve Kaşkayi Türkleri İran’ın kuzeyi, kuzeybatısı ve güneyine dağılmış durumda. Ülkedeki en büyük ikinci etnik unsur olan Türkler nüfus bakımından birçok Türk devletinin sahip olduğu Türk nüfustan daha fazla nüfusa sahip. Bu durum, daha 100 yıl öncesine kadar Türk devletleri ve hanedanları tarafından yönetilen ve Türk dünyasının önemli bir parçası olan İran’ın endişelerini canlı tutuyor. Zira, İran Türkleri hem 2. Dünya Savaşı sırasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) desteğiyle bağımsız bir devlet olma arzusunu hem İslam Devrimi sonrasında özerklik taleplerini ortaya koymuştur. Dolayısıyla İran Türklerinin Türk dünyasının bir parçası olma arzusu sadece bir talepten ibaret değil ve koşullar elverdiğinde gerçekleşme imkanı bulunuyor.
İran, barındırdığı Türk nüfusunun yanı sıra aynı zamanda Türk dünyasının son bin yıllık tarihinin ve kültür ve medeniyetinin de ayrılmaz bir parçası. Dolayısıyla Ankara İran’ı ve İran Türklerini oluşturduğu denklemin dışında tutmak yerine onu da bu sürece entegre etmek amacıyla kazan-kazan esasına dayalı 3+3 formülünü ortaya koyarak Tahran’ın da yeni kazanımlardan pay elde etmesinin önünü açmıştır. Tahran’ın şu ana kadar geliştirdiği refleksler her ne kadar Türkiye ve Azerbaycan’ın inisiyatifindeki bir denklemin parçası olmaktan ziyade bu denklemi reddeden bir anlayışa dayanıyorsa da süreci tamamen akamete uğratma imkan ve kapasitesinden de yoksundur.
Zira İran’ın en üst perdeden dile getirdiği “Bölgede mevcut siyasi sınırların değişmesine izin vermeyeceğiz” söylemi şu ana kadar Rusya’nın tutumuna bağlı olarak askıda kaldı. Rusya ve Ermenistan’ın onayı ile hayata geçirilecek bir koridora İran’ın fiili olarak müdahale şansı bulunmuyor. İran’ın “Müdahalede bulunuruz” dediği husus ise Azerbaycan’ın Zengezur Koridoru’nun geçeceği Kapan şehrini askeri bir operasyonla kontrol altına alma ihtimaline karşılık dile getirilmiş bir husustur. Tahran 2. Karabağ Savaş süreci ve sonrasında Moskova’nın tutumuna müzahir bir tutum sergilememeye gayret etmiş ancak Rusya’nın yaşanan gelişmeler karşısında sergilediği tutumdan da pek hoşnut olmamıştır. Halen Tahran’da Rusya’nın son ana kadar bu süreci akamete uğratacağına inanan kesimlerin sayısı az değildir. Bu yüzden Tahran son ana kadar Moskova’nın atacağı adımları beklemeye devam edecektir.
Rusya’nın Ukrayna savaşı dolayısıyla Türkiye ile geliştirdiği ilişkilerin boyutunun farkında olan İran, her ne kadar Moskova’yı destekleyen tutumlar sergilese dahi Moskova’nın Güney Kafkasya’da dengeleri İran lehine değiştirmesini sağlayacak bir müdahale boyutuna geçmemiştir.
İran’ın iç kamuoyunu konsolide etmek amacıyla geliştirdiği Turan-NATO koridoru söylemi çerçevesinde Zengezur Koridoru’nun Rusya ve Çin’i de hedef aldığı yönündeki iddialarının aksine koridor, Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ne de önemli katkılar sağlayacağından Pekin’in de çıkarları ile uyuşuyor. İran’ın Türk dünyasının Zengezur Koridoru ile elde edeceği avantajı gelecekte Çin’i baskı altına almak amacıyla kullanılacak bir koz olarak Pekin’e lanse etme çabaları şimdilik sonuçsuz kaldı. Öte yandan Kuzey-Güney koridorunu işlevsiz hale getirerek Rusya’nın da rolünü azaltacağı yönündeki çabaları ise Moskova’da karşılık bulmadı. Dolayısıyla İran’ın Zengezur Koridoru önüne çıkarmaya çalıştığı bölgesel ve küresel engeller pek Tahran’ın arzu ettiği cihette ilerlemedi ve bu konuda şimdilik yalnız kaldığından sürece olası müdahale imkan ve kapasitesini oldukça sınırlandırmış durumda
Sonuç itibarıyla Zengezur Koridoru salt 36 kilometrelik bir karasal bağlantı veya enerji kaynaklarının transiti için bir güzergahtan ibaret olmayıp bölgesel ve küresel dengeleri etkileme kapasitesine sahip bir proje olmakla beraber İran’ın iç dengelerini de etkileyebilecek potansiyele sahiptir. Bu durum, Tahran’ın derin endişelere sevk ederken Ankara’nın kazan-kazan formülü ile ortaya koyduğu 3+3 formatı İran’ın önündeki en avantajlı seçenek olarak duruyor olsa da Tahran kazanmak yerine kaybetmemek mantığı üzerine hareket ettiğinden farklı çıkış arayışlarını bir süre daha devam ettireceği öngörülmektedir.
[Dr. Mehmet Koç, İran uzmanıdır.]
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.