Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Bir deprem ülkesi olan Türkiye için her an büyük bir sarsıntıya hazırlıklı olmak bir zorunluluk. Özellikle yapı stokunun yüzde 20’sinin riskli olduğu Türkiye’de, MTA Diri Fay Haritası’na göre 5,5 ve üzeri büyüklükte deprem üretebilecek 485 diri fay bulunuyor. 18’den fazla kent ise bu fay hatlarının üzerinde konumlanmış durumda. Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, “30 milyon civarında Türkiye’de konut var. 7,5 milyon civarında ise iş yeri var. Bunların neredeyse yüzde 20’si risk taşıyor. 6 milyon civarında riskli yapı var. Bunların büyük bir bölümü 2000’den önce yapılmış” demişti. Bakan Özhaseki’nin bu sözleri akıllara eski yönetmeliklere uygun olduğu halde, günümüz yönetmelikleri kapsamına girmeyen binaların risk durumunu getirdi. Karot testleriyle içinde bulundukları yapının sağlamlığını şirketlere test ettiren binlerce kişi de ‘riskli’ sonucunu alıyor. Ancak ‘riskli’ ibaresi bulunmayan binalarda ise ‘depreme dayanıklı’ ya da ‘sağlam’ ifadesine yer verilmiyor. Peki, bu binalar depremde yıkılsa sorumlusu kim olacak? Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Afet Yönetimi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen tüm detaylarıyla Milliyet.com.tr’ye anlattı.
6306 SAYILI KANUN NE DİYOR?
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 16 Mayıs 2012’de kabul edildi. Aradan geçen 12 yılda kentsel dönüşüm çalışmaları için pek çok apartman sakini ve ev sahibi de içinde oturdukları yapının sağlamlığı hakkında testler yaptırdı. Kentsel dönüşüm için önemli bir adım olan yasa, binlerce insanın sağlam eve kavuşmasını sağladı. Kanunun amacını Doç. Dr. Bülent Özmen şöyle açıkladı:
“Kısaca kentsel dönüşüm kanunu diye kamuoyunda bilinen ve tam adı ‘6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’ olan yasaya göre riskli yapı, ‘riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı’ şeklinde tanımlanıyor. Riskli yapı tespiti yapılırken zemin etüdü, deprem tehlikesi, binadan alınan beton ve donatı örnekleri, rölöve ve bilgi toplama, bina modellemesi gibi unsurlar değerlendirilir. Betonarme binalardan silindirik numuneler alınarak betonun basınç dayanımı ve diğer özellikleri laboratuvar ortamında test edilir. Duruma göre yapı yıkılarak kentsel dönüşüme girer.”
RİSKSİZ ÇIKMASI ‘SAĞLAM’ DEMEK DEĞİL
Kanun, her ne kadar kentsel dönüşümün başlamasında önemli bir adım olsa da eksik tarafları da olası bir afette yaşanacak kargaşayı beraberinde getirecek nitelikte. 6 Şubat Depremleri’nde Kahramanmaraş’ta ve Hatay başta olmak üzere 11 ilde, inşasında yönetmeliğe uyduğu halde hasar alan yapılar vardı. Bu yapıların o dönemin kurallarına uygun yapılmış olması ise aslında yanlış bir şey yapılmadığını gösteriyor. Ancak o dönem yönetmelikte bulunan maddeler 2019 yılı itibarıyla değiştiğinden, bugün değerlendirildiğinde inşasında kurallara uyulmayan bir bina olması nedeniyle yapıyı ‘riskli’ hale getiriyor. Oysa her yapı da bu sebeple riskli olarak nitelendirilmiyor ve kentsel dönüşüme giremiyor. Riskli sınıfına girmeyen yapılara ise ne sağlam deniyor ne de depreme dayanıklı. Doç. Dr. Bülent Özmen’in eski yönetmeliklere uygun yapıldığı halde, bugünün kurallarına uymayan yapıların değerlendirilmesine ilişkin detaylara dikkat çekti. Doç. Dr. Özmen, “Eğer binanız yapılan tespit sonucunda riskli çıkmazsa herhangi bir işlem yapılmıyor. Kamuoyunda özellikle binanın riskli çıkmaması konusu biraz yanlış bilinyor, ‘Ben tespitimi yaptırdım, dolayısıyla benim binam sağlam’ diye düşünülüyor. Hâlbuki yasayı ve uygulama yönetmeliğini detaylı bir şekilde inceleyince durumun böyle olmadığı görülüyor” diye konuştu.
Doç. Dr. Özmen yasada tam olarak nasıl anlatıldığına da değinerek sözlerini sürdürdü. Doç. Dr. Özmen, “Uygulama yönetmeliğinin ekinde bu durum tam olarak şöyle ifade edilmiş: ‘Riskli yapıların tespit edilmesine ilişkin esaslarda verilen yöntemler, bina deprem performans değerlendirmesi ve güçlendirmesi amacıyla kullanılamaz. Bu esaslarda verilen yöntemlere göre riskli bulunmayan binaların, depreme dayanıklı tasarım esaslarını sağladığı sonucu çıkarılamaz.’ Yani risk tespiti analizi yapıldığında binanız riskli bulunmasa bile bu binanızın depreme dayanıklı olduğu anlamına gelmiyor. Yani 6306 sayılı yasa kapsamında risk tespiti yapılan ve riskli olmadığı tespit edilen bir binanın depremde yıkılması durumunda, 6306 sayılı yasaya göre binada risk tespiti yapan ve binanın riskli olmadığına karar veren özel kurum veya kuruluşun hiçbir şekilde sorumlu tutulması mümkün değil. Vurgulamakta fayda var, 6306 sayılı yasaya göre binanız riskli bulunmasa bile binanız depreme dayanıklı olmayabilir” dedi.
YIKILSA DA SORUMLUSU YOK! ‘AÇIKLIĞA KAVUŞTURULMALI’
Peki, bu yapılar depremde hasar alsa ya da yıkılsa sorumlusu kim olacak? Test yapan şirket mi, binayı yapan ve yaptıran mı? Yoksa riskli sınıfına girmeyen evlerine güvenerek orada oturmaya devam eden ve belki de depremde hayatını kaybedebilecek insanlar mı? Doç. Dr. Bülent Özmen bu soruları da yanıtlayarak sözlerini şu şekilde sonlandırdı:
“1976’da yapılan binanın o tarihte yürürlükte olan 1972 Deprem Bölgeleri Haritası ve 1975 Bina Deprem Yönetmeliği’nde belirtilen kurallara uygun olarak yapılması gerekiyor. Bu yasal bir zorunluluk. Yapım tarihinde geçerli olan her türlü kurala uygun bir şekilde binanızı yaptırmış olsanız dahi, yapım tarihinden çok sonra getirilen kurallara göre risk tespiti yapıldığı için binanızın riskli çıkma olasılığı var. Hatta bunun böyle olma ihtimali oldukça yüksek. Çünkü 1976’da yaptırmış olduğunuz binanın riskli olup olmadığı tespiti, 2019’da yürürlüğe giren bina deprem yönetmeliği ve deprem tehlikesi haritasına göre yapılıyor. Eğer riskli çıkarsa da yıkılması gerekiyor. Bu durumun hukuki olarak tartışılması, bu durumda sorumlunun kim olacağının açıklığa kavuşturulmasında yarar var. Mevcut durum ve uygulamada 1976’da binasını o tarihte geçerli olan her türlü kurala uygun olarak yapan kişinin binasını kendi imkânlarıyla yıkması ve yerine yeni binayı yine kendi imkânlarıyla yapması bekleniyor. Yani 6306 sayılı yasa kapsamında risk tespiti yapılan ve riskli olmadığı tespit edilen bir binanın depremde yıkılması durumunda, binada risk tespiti yapan ve binanın riskli olmadığına karar veren özel kurum veya kuruluşun hiçbir şekilde sorumlu tutulması mümkün değil.”